30 Ekim pazar günü Dr. Sedat Bornovalı ile yaptığımız turda böyle bir kültür turuna birbirinden habersiz çıkan birçok kişinin, aslında mutlaka ortak noktaları olduğunu, birçoğunun da zaten tanıştığını keşfettik. Pazar gününü beraber bu teknede geçireceklerini bilmeyen komşular mı çıkmadı, en son 25 yıl önce görüşmüş olanlar mı? Bunun dışında herkes yeni ve güzel tanışıklıklarla ayrıldı.

Bazılarımız keyfince alçak sesle laflamayı tercih ederken, bir kısım azılı bilgi tutkunu vardı ki, onları ellerinde defter kalemle sözcük kaçırmadan not alırken yakaladık. Bir de tecrübe edindik, ayrı ayrı sayfalar değil mutlaka not defteri kullanmak gerekiyormuş. Bazen elden kaçıp rüzgarda uçan sayfaları zor yakaladık.

Bu turumuzda hiç aklımıza gelmeyecek şeyler de öğrendik mi? Öğrendik; hem güzel genel kültür notlarımızı tazelemiş olduk, hem de evet aklımıza gelmeyecek şeyleri de aklımıza getirmiş olduk.

Ama hepsini anlatmayalım, bundan sonra katılacaklara biraz sürprizler kalsın.

Merak edenler için birkaç tanesini derledik:

Bakmasını, görmesini bilene, Boğaziçi sadece ahşap yalılarıyla değil çağdaş mimarlık eserleri açısından da önemli güzellikler sunuyormuş.

Çok iyi korunduğunu sandığımız birçok güzel Boğaziçi yalısı meğer boş arsalar üzerine sıfırdan yapılmış yepyeni yalılarmış.

Yıldız Sarayı’nda ayı, zürafa ve aslan gibi hayvanlar da yaşarmış.

Hemen her yalının arkasında mutlaka tepeye kadar uzanan korusu varmış. Buraya yolun üzerinden köprüyle ulaşılırmış. Bazı büyük yalıların çifte köprüsü olurmuş. Haremden kapalı, selamlıktan açık köprüyle geçilirmiş.

Tarabya’da bulunan Sümer korusunun adı Etiler Akatlar gibi eski kavim kökenli değimiş de, Summer Palace otelinin “summer” (yaz) sözcüğü döne döne Sümer olmuş.

Kıyılarda bugün boşluk gördüğümüz yerlerin hemen hepsi yalı doluymuş. Bugün çok büyük zengin evleri diye algıladığımız evler günümüze kalan en sıradanlarıymış.

Bugün bize çok görkemli gelen bazı yalılar, o günlerde çok daha önemli sayılan yapıların inşaatından artan malzemelerle yapılmış.